12 Kasım 2009 Perşembe

Beşiktaş 1 Vakıfbank Güneş Sigorta TT 3



Teledünya Türkiye Kupası'nda günün son maçında Vakıfbank, Beşiktaş'ı 3-1 yenerek çeyrek final biletini alan beşinci takım oldu. Beşiktaş'ın ilk seti kazanmasından sonra bir sürpriz olur mu acaba dedim kendi kendime ancak rakibinin kadrosundaki yetersizliklerden de yararlanan Vakıfbank buna izin vermedi.

Maça çok iyi servis atarak başlayan Beşiktaş özellikle Nikoliç'in manşet zaafından bol bol ekmek yiyerek teknik molaya 8-5 önde girdi. Teknik molanın ardından yine servis ağırlıklı bir oyun izledik. Bu bölümde her iki takım da pasörleriyle oldukça iyi servis serileri yakaladı ve ikinci teknik mola da 16-13 Beşiktaş üstünlüğüyle geçildi. Teknik mola sonrası 24-19'la o ana kadarki en büyük farkı yakalayan Beşiktaş, Poljak'ın servise geçmesiyle ciddi problemler yaşamaya başladı. Poljak'ın Yağmur'un üzerine attığı servislerle skor bir anda 24-22'ye geldiyse de Majstrovic'in sayısıyla Beşiktaş ilk seti 25-22 kazanmayı başardı. İlk sette Vakıfbank tarafında Nikolic'in yine klasik manşet hatalarını izledik. Guidetti burada Güldeniz'i oyuna alarak manşet hatalarını kapatmayı denedi ama genç smaçörün pek başarılı olduğu söylenemez. Beşiktaş'taysa daha önceki yorumlarımda da söylediğim gibi istatistiklere fazla yansımamış gibi görünmesine rağmen Yağmur yine manşetlerde aksamaya devam etti.

İkinci sette pabucun pahalı olduğunu gören Vakıfbank daha ciddi servis atmaya başladıysa da Poljak'ın servise geçtiği ana dek çok büyük bir skor farkı olmadı. Durum 5-4'ken servise gelen Poljak, servislerde sürekli Yağmur'u bulmaya başlayınca Beşiktaş'ın o ana dek fazla sırıtmayan zaafları birer birer ortaya çıkmaya ve fark açılmaya başladı. Yağmur sadece servise karşı manşetlerde aksamadı, hücumda da üst üste iki kez Bahar'ın bloklarına takılınca ilk teknik mola 8-4 Vakıfbank üstünlüğüyle geçildi. Poljak'ın servis serisiyse ancak 12-5'te kırılabildi. Nikolic'in yine manşetlerde aksaması üzerine Guidetti bu kez Gözde'yi oyuna aldı ve Vakıfbank yine bir seri yakaladı. Hücum silahlarını iyice devreye sokan Vakıfbank'ta Debby Stam da maçtaki ilk atak sayısını ancak bu arada alabildi ve ikinci teknik mola 16-7 VGS üstünlüğüyle geçildi. Setin kalan kısmında aradaki farkı daha da açan Vakıfbank 25-13'le skoru 1-1'e taşıdı. İlk sette Beşiktaş'ı mükemmel yöneten Seda'nın bu sette son derece kötü bir oyun sergilediğini söylemem gerek. Özellikle fileye yakın attığı topların hemen hepsi Vakıfbank bloklarına yakalandı.

Üçüncü sete Beşiktaş Melis Gürkaynak'ın müthiş servisleriyle başladı ki üst üste 3 tane ace'in ardından Guidetti manşet sorununa çözüm olarak oyuna aldığı Gözde'yi çıkarıp Güldeniz'i oyuna sokmak zorunda kaldı ancak Beşiktaş ilk teknik molaya 8-6 önde girdi. İkinci teknik molaya kadar başa baş giden oyun buradan itibaren Vakıfbank lehine kopuverdi ve konuk takım 25-18'le 2-1 öne geçti.

Son set içinse Vakıfbank'ın servis at kazan seti diyebiliriz sanırım. Hemen hemen bütün servisleri Yağmur üzerine yıkmaya başlayan Vakıfbank, karşı tarafta Seda'nın da iyice oyundan düşüp köşe oyuncularına iyi pas dağıtamaması sonucu farkı sürekli açarak seti 25-12 maçı da 3-1'le kazanarak çeyrek finale yükseldi.

Bu sezon hiçbir maçını izleyemediğim Beşiktaş'ın ligde istatistiklere yansıttığı oyun karakterini bugün bire bir sahada görmem takımın pek de ileriye gitmediğinin bir göstergesi. Beşiktaş'ı oyundan düşürmek için yapılması gerekenler çok basit: Yağmur'a servis at ve Popovic'i durdur. Bunları yapan takımların Beşiktaş'a maç kaybetmesi gerçekten zor bir ihtimal. Beşiktaş cephesinde yapılması gereken şeyler de bu sorunları çözmek. Yani Yağmur'u manşetten kaçıracak bir yapı veya alternatif oluşturmak ve Popovic dışında ikinci bir hücum silahı bulmak zorundalar ki mevcut kadroda skor yükünü paylaşacak ikinci biri olmadığından bunun çözümü transfer yapmak olacak gibi görünüyor. Ayrıca Seda'nın maç içerisindeki gel-gitleri de çok büyük bir handikap ki uzun sezonda epey baş ağrıtacak bu durum. Yedek pasör Cansu zaten yaşı itibariyle bu yükü kaldırabilecek tecrübeye sahip değil. Kısacası Beşiktaş'ın mutlak surette en az bir transfere ihtiyacı var.

Gelelim Vakıfbank'a. Bugün kazanmış olsalar bile Vakıfbank'ta sorunların giderilmeye başlandığını söylemek çok iyimser bir yaklaşım olur. Hatta giderilmek bir yana iyice kangrene dönüşmek üzere olan şeyler var. Birincisi Nikolic'in manşet zaafları. Vakıfbank, geçen yılki gibi sadece iki oyuncuya manşet aldırmak gibi çok yanlış bir sistem peşinde. Manşet yükünü sadece Gizem ve Stam'ın çektiği bir düzenle bırakın Şampiyonlar Ligi'ni kendi ligimizde bile kimse Vakıfbank'a ekmek yedirmez. Kaldı ki ne Stam ne de Gizem bu yükü taşıyabilecek niteliklere sahipler. Bunun yanında manşet sorununu çözsün diye oyuna aldığınız Gözde bile dertlere derman olamıyorsa yarın öbür gün bir Şampiyonlar Ligi maçında veya Fenerbahçe Acıbadem gibi takımlar karşısında Vakıfbank çok aciz durumlara düşebilir.

Vakıfbank'taki ikinci büyük problemse kağıt üzerinde hücum gücü gayet zengin gözüken bu takımın skor yükünü haftalardır sadece Neslihan ve Poljak'ın çekiyor olması. Bu iki oyuncu dışında ne diğer ortalar ne de köşe oyuncularından skora doğru düzgün bir destek geliyor. Stam'ın 11, Nikolic'in 4 sayısı da çoğunlukla Beşiktaş'ın tamamen oyundan koptuğu 4. sette alınmış sayılar. %81 gibi müthiş bir top öldürme yüzdesiyle oynayan Poljak'ın tek başına aldığı sayı, diğer 4 smaçörün aldığı toplam sayıya eşit. Yani Vakıfbank'taki 4 smaçör ne doğru düzgün manşet alabiliyor, ne servis atabiliyor, ne de hücum yapabiliyor. Bloklar da eh işte. O zaman ne anladım ki ben bu kadro derinliğinden? Orta oyunculardan da Poljak dışında skora bir katkı görebilmek mümkün değil. Zaten koca maç boyunca Bahar'ın sadece 3 hücum yapabildiği bir düzende skor katkısı beklemek de saçmalık olur.

Şu ana dek izlediğim 3 maçında da Vakıfbank'ın bu sorunları giderme konusunda en ufak bir mesafe kat edebildiğini söyleyemem. Bu dengesizlikler düzelmedikçe de geçen seneyi bile mumla arayabilirler. Mevcut durumlarına bakıldığında Vakıfbank takım organizasyonu olarak en önemli rakipleri olan Fenerbahçe ve Eczacıbaşı'nın fazlasıyla gerisinde görünüyor. Hatta Galatasaray'ın aradaki kadro dezavantajına rağmen Vakıfbank'a göre daha oturmuş bir takım olduğunu söyleyebilirim. Bu sorunlar zamanla hallolur mu göreceğiz ancak ben özellikle manşetlerdeki zaafın takım olmak veya uyum sürecinden çok oyuncuların yetersizliğinden kaynaklandığını düşündüğümden Vakıfbank'ın bu konuda bu yıl baya bir karın ağrısı yaşayacağını tahmin ediyorum. Üstelik bu kadar manşet zaafı yaşayan bir takımın maç kadrosunda 4 smaçör, 4 tane de orta oyuncu varken ikinci bir liberonun olmayışı da ayrı bir gariplik. Kısacası sezon başında Vakıfbank'ın en büyük artısı olarak gösterilen kadro genişliği efektif bir genişlikten ziyade kuru kalabalık izlenimi vermeye başladı bana.

 

Hiç yorum yok: