19 Nisan 2010 Pazartesi

Naz Aydemir konusunda içeriden bir yorum...


Fenerbahçe camiasında F4 sonrası pasör tartışmaları süre dursun geçtiğimiz günlerde bir voleybol sitesinde yazılan bir yazıya yapılan yoruma cevap olarak Hamide Koyuncuoğlu'nun sessiz sedasız bir yorumu yayınlandı ancak yorumun yapıldığı yazı kıyıda köşede kaldığı için yorumda bahsedilenler pek dikkat çekmedi sanıyorum. Hamide Koyuncuoğlu kim diye merak eden varsa Naz Aydemir'in resmi sitesinin webmaster'ı olduğunu belirteyim. Onca gereksiz insanın lakırdaları arasında kaynayan fakat ciddi anlamda pek az kişinin bildiği kritik tespitlerin yer aldığı bir yorum yapmak zorunda hissetmiş kendisini. Yazara cevap verirken satır aralarında anlatılanlar benim zaten uzun zamandır bildiğim şeyler fakat Naz ekseninde seyreden pasör tartışmalarında çoğu insan burada bahsi geçen faktörlerden bihaber vaziyette çok düz mantık eleştiriler getiriyor.

Yaşananlara biraz da olaylara bize göre daha yakın olan  birinin penceresinden bakmak ve daha sağlıklı yorumlar getirebilmek için okumakta fayda olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle bu yorumu okumayı kolaylaştırsın diye paragraflara ayırmak dışında noktasına bile dokunmadan olduğu gibi buraya aktarıyorum. Yorum okunurken; bu yazının sitede yer alan başka bir yoruma yanıt niteliğinde olduğu da dikkate alınmalı. Yorumun yayınlandığı linki aşağıda bulabilirsiniz. 

Sayın Arslan, Yorumlarınızın büyük bölümüne katılmakla birlikte, Naz hakkındaki fikirlerinize katılmadığımı, hatta acımasızca bulduğumu söylemek isterim. Elbette ki herkes istediği gibi düşünme ve fikirlerini istediği gibi açıklama hakkına sahiptir. Ancak yorumunuzdaki ifadelerden, bazı detayları bilememe ya da atlamış olma ihtimaliniz nedeniyle Naz hakkında oldukça yanlış sonuçlara vardığınızı düşündüğümden –ve benzer yorumlar bu aralar sıkça yapıldığından-, bu konuda bir açıklama yapma zorunluluğu hissettim. 

Öncelikle "FBA'ya gelerek İtalyandan kurtuldu …. derken" şeklindeki ifadenizden Naz Eczacıbaşı'nda oynarken temel sorunun antrenörden kaynaklandığı konusunda hem fikir olduğumuzu görüyorum. 

Sezon başında pek çok kişi gibi ben de iyi niyetle Jan'la ve transfer edilen diğer oyuncularla çalışmanın Naz'a çok şeyler katacağını; sonunda kendi kabiliyetlerini sergileyebileceği bir takım bulduğunu düşünmüştüm. O zamanlar yapılan pasör spekülasyonlarını da hiç ciddiye almamıştım; ancak zaman geçtikçe görüldü ki senaryo baştan belliymiş. Yorumunuzdan voleybolu yakından takip ettiğiniz anlaşılmakla birlikte, eksik kalan bazı detaylar yüzünden çok da doğru olmayan sonuçlara vardığınızı görüyorum. En azında işi nedeniyle bu süreci yakından takip eden biri olarak, eksik noktaları size ve benzer eleştiriler yapan voleybolseverlere hatırlatmak isterim. 

Sezon başına dönersek; sezona Naz'la başlandı; çünkü Seda sakattı ve mecburen Naz'la oynanması gerekiyordu. (Daha sonra gelişen süreçle bu sonuca vardım.) Ankara'daki Türkiye Kupası dahil oynanan maçlarda Naz'ın performansı gayet iyiydi; hatta Türkiye Kupasının ilk iki seti bence FBA'nın bu sene oynadığı en iyi oyundu. Bu dönemde Naz'ın performansının kötü olduğunu, takımı (veya Gamova’yı) oynatamadığını söylemek mümkün değil. O halde Dirickx nasıl oldu da takımın birinci pasörü haline geldi? İşte bundan sonrasını hatırlatmakta büyük fayda görüyorum; çünkü bundan sonra, sanıldığının aksine Naz'ın performansında düşüş olduğu için değil; Ankara’da yaşadığı hafif bir sakatlık nedeniyle Dirickx'le oynanmaya başlandı. Doğrusunu söylemek gerekirse, Naz'ın ve Dirickx’in o dönemki performansları değerlendirildiğinde Dirickx ancak böyle bir sakatlık nedeniyle oynama şansı bulabilirdi ki, bu şans da karşısına çıktı. Sonrasında Seda’nın sakatlığının da düzelmesiyle Naz'ın ilk altı olarak çıktığı maçların hepsi formalite maçı veya mecburiyetten başlatıldığı 1-2 ciddi maç. Dolayısıyla, "Naz öğrenmeyi ve voleyboluna katkı yapmayı bıraktı havasında" ifadenizin gerekçesini anlamak mümkün değil. Naz’ın voleyboluna katkı yapacak ortamda bulunma şansı zaten pek olmadı. Olsa olsa Naz'ın oynatıldığı formalite niteliğindeki, hiçbir oyuncunun kendini oyuna vermediği birkaç maçı izleyerek bu sonuca varmış olabilirsiniz ki, tanımadığınız bir oyuncu hakkında sadece bu tür maçları izleyerek, onun yaptığı işe yaklaşımına veya profesyonelliğine, dolayısıyla kişiliğine ilişkin böyle bir sonuca varmak bana göre büyük haksızlıktır. 

Öyle ki, Naz tüm bunlara rağmen şans verildiğinde takımı için en iyisini yapmak için büyük gayret sarfeden gerçek bir profesyoneldir. Bunun en iyi örneği Dinamo maçında takım ilk sette mağlupken oyuna girip maçı çevirmesidir; ancak bu başarı bile ona sadece bir sonraki maçın 3. setinde 4 sayı geriye düşecek kadar kredi kazandırmıştır. Bu olay belki de takımın yedek pasörü olduğunun bir çeşit ilanıydı. 

Şahsi kanaatim her ne kadar oynamak isteyen bir oyuncu olsa da, Naz için yedek kalmanın sorun teşkil etmeyeceği. Daha önce belirttiğim gibi Naz gerçek bir profesyonel ve takım oyuncusu; bunun bir diğer kanıtı da Final Four maçında bütün olanlara rağmen Dirickx'in yanına gidip maçın gidişatıyla ilgili kendisiyle konuşmasıdır. Şimdi "bütün olanlara rağmen" ne demek, bunu açıklayayım. Sadece daha önce Ligde şampiyonluğa oynamış, defalarca şampiyon olmuş bir takımın değil, aynı zamanda Milli Takımın da pasörü olan ve her iki kulvarda da bir çok başarıya imza atarak kendini kanıtlamış bir pasör düşünün; sizce bu oyuncunun garanti kazanılacak ilk setin yeterli olduğu maçlarda bile ilk setten sonra oyuna alınmasının nasıl bir açıklaması olabilir? 

Bir taraftan Final Four maçlarında durumu düzeltsin diye sığındığınız bir oyuncu iken, diğer tarafta maç garantilendikten sonra oynatarak güvensizliğinizi ilan etmek kendi içinde çelişki ve oyuncuya karşı bir nevi hakaret değil midir? Naz hakkında olumsuz eleştiri yaparken sanırım kimse bunları dikkate almıyor. 

Naz'ın pas kalitesi iyi ama pasların nereye gideceği çok belli demişsiniz. Haklısınız Naz'ın pasları gerçekten iyi; ancak Naz smaçörler için oynaması zor bir pasör. Ne yapacağını tahmin etmesi zor bir pasör; çünkü ezbere bir oyun oynamıyor, rakibe göre hücumda çeşitlilik sağlamaya çalışıyor. Bunu başarabilmek için ise süreklilik gerekli ve süreklilik olmadığı zaman atılan beklenmedik toplara oyuncular zaten girmiyor bunu da defalarca gördük. Dolayısıyla zaman zaman kendi takım arkadaşları bile öngöremez ve beklemezken antrenörün istediği oyun dışında Naz'ın paslarının nereye gideceğinin bilindiği eleştirisini doğru bulmuyorum. 

Diğer taraftan, Naz’ın yurtdışında imkan araması konusunda ise sizle hem fikiriz ama siz de eminim biliyorsunuzdur ki 22 yaşına kadar oyuncuların kulübün izni olmadan transfer yapma şansı yok. Dolayısıyla İtalya'da ya da bir başka yerde şans aramak bu noktada Naz'ın elinde değil. Saygılarımla H. Koyuncuoğlu (nazaydemir.com webmasteri)

Yazının kaynağı:
 www.voleybolmagazin.com

Hiç yorum yok: