14 Mayıs 2011 Cumartesi

Bu topraklardan bir efsane geçti...


Günümüz takım sporlarında en aranan oyuncu profili ecnebinin all-around player dediği, oyunun her alanında etkinlik sağlayabilen sporcu tipidir. Voleybol için de durum farklı değil. Voleybolun geçirdiği evrimle beraber bu tarz bir görev üstlenebilecek tek bir pozisyon var aslında. Klasik bir voleybol takımında bir pasörden blok ve defans yapmasını bekleyebilirsiniz ama manşet alması söz konusu olamaz. Pasör çaprazından da oyun kurması veya manşet alması beklenmez. Orta oyuncularda da durum farklı değil. Libero zaten tümüyle tek yönlü bir pozisyon. Geriye 4 numara adı verilen köşe oyuncuları kalıyor. Takımın ağır işçisi olma ve her işe koşturan çok fonksiyonlu yazıcı durumu voleybol için bu 4 numara oyuncularının sırtında. Fiziksel gücün gittikçe ön plana çıktığı ve oyuncuların ağırlıkla oyunun belli yönlerinde uzmanlaştığı voleybolda bu tip oyuncuları yetiştirmek de epey zorlaştığından sayıları çok fazla değil.

Natasa Osmokroviç yukarıda tanımı yapılan oyuncu profilinin Dünya voleybolundaki en önemli isimlerinden biri. Blok, hücum, manşet, defans, servis gibi oyunun her alanında var olabilen ve bunları yaparken belli bir standardın üstüne çıkabilen bir oyuncu. Tüm bunların yanında oyun zekası ve liderlik vasıfları da onu daha da kıymetli bir oyuncu haline getiriyor.

Geçtiğimiz yıl Fenerbahçe Acıbadem’e İtalya’daki son sezon performansıyla belki de Dünyanın en iyi 4 numarası olarak geldi. Arkasından Novaralıları ağlatarak. İlk sezonunda yaptıkları için söylenecek çok şey var. Gamova gibi isimlerin bile bacaklarının titrediği Şampiyonlar Ligi F4’ünde, Fenerbahçeli oyuncuların maçı kaybettik diye yere çökmek üzere olduğu bir anda Ravva’ya yaptığı ve Dünya voleybol tarihine geçen efsane tekli bloğuyla maçı döndürüşü, ardından tüm takımın pasifize olduğu finalde Bergamo’ya tek başına direnişi ve maçı tie-break’e götüren inanılmaz performansı. Sezon boyunca yanında doğru dürüst bir manşetçi olmadan takımın servis karşılama yükünü çekmesi ve sanki hiç servis karşılamayan bir çaprazmış gibi çıkardığı müthiş hücum istatistikleriyle Fenerbahçe Acıbadem’in 3 kupalı sezonunun baş kahramanıydı. Özellikle geçen sezonki kupa ve lig finallerinde Vakıfbank tarafından servis bombardımanına tutulmasına rağmen hücumda sergilediği performansı tarif edecek kelimeler bulmak güç. Federasyon tarafından final serisinde ödüle layık görülmese de hep arkasında durduğum bir görüşüm var geçen sezonla ilgili. Eğer Osmokroviç Fenerbahçe Acıbadem’de değil de Vakıfbank veya Eczacıbaşı’nda olsaydı Fenerbahçe’nin o kadro yapısıyla tek bir kupa alması bile mucize olurdu. Geçen sezonun genelinde insanlar en büyük krediyi Gamova’ya verseler de bu oyunu bilenler için Osmokroviç sahadaki varlığıyla en kritik maçlarda bile dengeleri takımının lehine bozan asıl isimdi.

Bu yıl onun için işler çok iyi gitmedi. Yanında bu kez kendisi gibi all-around bir oyuncu vardı ancak Fenerbahçe’de sezonun daha ortası gelmeden ortaya çıkan kaotik oyun, rotasyon problemleri, takım olamama ve nihayetinde F4’teki dibe vuruş tüm takım gibi onu da etkiledi. Sezonun büyük kısmında sakatlığıyla da uğraşmak zorunda kaldı. Sakatlıkla birleşen yaş etkeni de bu ağır tempoya ayak uyduramamasına ve standartlarının altında bir sezon geçirmesine neden oldu. Sonuç olarak Fenerbahçe hem bu performansı hem de kapıya dayanan yabancı kısıtlaması gibi sorunlar yüzünden Sokolova ve onun arasında bir tercih yapmak zorundaydı. Tercih Sokolova oldu göründüğü kadarıyla. Osmokroviç’in isteyerek gitmediğini anlamak için zeka küpü olmaya gerek yok. Finaller hatta ödül seremonisi ve şampiyonluk sonrası çıktığı programlarda da hep buruk bir yüzle oturdu.

Son sezonundaki performansı nasıl olursa olsun, nereye giderse gitsin Natasa Osmokroviç bu topraklara gelmiş en büyük ve önemli sporculardan biri olarak adını Türk spor tarihine yazdırmıştır. Ben kendi adıma böyle bir ismi kanlı canlı görebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Gönül isterdi ki onu iki yıldır final fourda gözyaşlarını dökerken değil, kupayı kaldırırken izleyebilseydik. Bu ülkede değişik branşlarda çok yabancı sporcu gördük hak ettiğinden fazla kazanan ve saygı gören. Osmokroviç oyun kalitesinden öte karakteri, sahadaki duruşu ve takımına kattıklarıyla spora gönül verdiği renklerin dışından bakabilen her sporsever için gıpta edilecek bir oyuncu. Fenerbahçe kulübü bu büyük ismi nasıl uğurlar bilemiyorum şu ana dek resmi kanallardan herhangi bir açıklama yapılmadı ama eğer Ankaragücü maçında Şükrü Saraçoğlu çimlerine ayak basarsa Fenerbahçe taraftarı Osmokroviç’e olan minnet borcunu hak ettiği bir vedayla karşılık vererek ödemeli.

Yolun açık olsun Nati, yaşattığın her şey için teşekkürler.

2 yorum:

medgallis dedi ki...

harika yazi.
nati benim icin yillarca anlatacagim alex kadar buyuk bir hikayedir...

Ortega dedi ki...

Müthiş bir yazı. Müthiş bir oyuncu için böyle müthiş bir yazı gerek zaten.

Medgallis'in dediği gibi ben de Nati'yi Alex'i analatacağım gibi anlatacağım ileride.