1 Mayıs 2011 Pazar

Galatasaray MP nereye koşuyor?



Galatasaray Medical Park iyi bir bütçe ve ciddi hedeflerle yola çıktığı bir sezonu daha büyük bir mucize gerçekleşmezse elle tutulur tek bir başarı bile olmadan Salı günü noktalayacak. Rakipleriyle aradaki bütçe farkını bahane olmaktan çıkaracak ölçüde kapatmasına karşın sahadaki farkın her yıl daha da açıldığı ilginç bir ters orantı var karşımızda. Bu yüzden yoğun Play-Off gündemine karşın biraz Galatasaray’dan söz edelim.

Galatasaray kadrosunun genel yaş ortalaması 29. Hedef bir takım için anormal bir ortalama değil ancak maç kadrosunu tamamlamak dışında işlevi olmayan oyuncuları çıkarıp sezon boyunca devamlı oynayan ilk altı ve rol oyuncularına bakıldığında yaş ortalaması 32'ye çıkıyor. Voleybolda tecrübe tabi ki önemli ve fiziksel aktivitenin diğer sporlar kadar yıpratıcı olmaması nedeniyle yaş çok fazla negatif bir faktör değil ama Galatasaray’ın konumu itibariyle kurulan takımda ciddi mantık hataları var.

Ligin şampiyonluğa oynayan büyük bütçeli takımlarının geçen yılki kadro yapıları kabaca şöyleymiş.

Fenerbahçe: genel yaş ortalaması: 26. rol ve ilk altı ortalaması: 27
Eczacıbaşı: genel yaş ortalaması: 24. rol ve ilk altı ortalaması: 27
Vakıfbank: genel yaş ortalaması: 24. rol ve ilk altı ortalaması: 26

Bu takımlar Galatasaray’a göre çok daha hedef amaçlı oldukları halde Galatasaray’ınkinden daha uzun vadeli kadrolara sahipler. Türkiye’de bir voleybol takımının başarılı olabilmesi için ilk şart iyi bir yerli çekirdek kadrosunun olması. Zira yabancılar genelde sezonluk gelip gittiğinden sistem yerli oyuncuların üzerinden işliyor. Yerli oyuncularına figüran muamelesi yapan bir takımın benim hatırladığım dönem itibariyle bu ligde bir başarısı olmamıştır ve şu anki yapı itibariyle de olması mümkün değildir. Bu 3 takımda sadece takım üzerinde ağırlığı bulunan yerli çekirdek diyebileceğimiz oyuncuların yaş ortalamasına bakıldığında:

Fenerbahçe: 25
Eczacıbaşı: 27
Vakıfbank: 26

Galatasaray’daysa yabancıları çıkardığınızda rol oyuncuların yaş ortalaması düşmek bir yana 33'e fırlıyor. Peki, bu rakamlar bize neyi gösterir? Zaten kâğıt üzerindeki herhangi bir veriye bakmadan voleybolla alakalı herkesin görebileceği gibi bu ligde takımı emanet edebileceğiniz, başrol biçebileceğiniz kadar donanımlı ve yaş olarak da kendi pozisyonunda ileriye dönük transfer ihtiyacı oluşturmayan yerli oyuncuların neredeyse tamamı ilk üç takımın tekelinde. Bu oyuncuların Türkiye şartlarındaki transfer sınırları da yine bu üç takım arasında gidip geldiği için pazardan (miadını dolduran ve serbest bırakılan oyuncular dışında) 4. bir takıma ekmek çıkmıyor. Bütçe olarak bu takımlardan çok aşağı pozisyonda olmamasına rağmen Galatasaray’ın anormal durumlar haricinde buradan oyuncu koparabilmesi hayli zor. Galatasaray son dönemde sürekli yanlış tercihler yaptığı yabancı transferinde voliyi vursa bile karşısında aynı seviyede veya daha iyi yabancı-yerlilerden oluşan kadrolar bulacağı için eldeki bütçeyle orantısız bir takımın oluşması kaçınılmaz hale geliyor.

Galatasaray’ın tepedeki üçlünün bu tekeline çomak sokabilmesi zor göründüğünden Galatasaray teknik heyeti bu üçlüden boşa çıkan oyuncular üzerinden kadrolar kurma yoluna gitti. Ancak burada yapılan en büyük hata önceki yıllarda Gizem, Seray gibi henüz daha tam parlamamış ama gelecek vadeden kiralık oyuncuları çok komik denebilecek paraları ödeyerek kadrolarında tutabilecekken bunu tercih etmemeleriydi. Hatta tam aksine bu oyuncular için verilmeyen paralar artık uzatmaları oynayan ya da kalburüstü olmaktan çıkıp sıradanlaşmış yerli oyunculara saçıldı. Sonuçta 3 yıl içerisinde iyi kötü bir yere gelebilecek verimliliği yüksek bir kadro fiyat/performans oranı yerlerde sürünen bir kadroyla değiştirilirken takımın ligin güç dengeleri içerisindeki konumu yerinde saymaya devam etti. Hatta yatırımlarını daha da arttırıp seviyeyi çok yükselten tepedeki üçlüden uzaklaşıp ligin diğer tarafındaki takımlara yaklaştı. 

Galatasaray’ın bir önceki versiyon kadrosu Play-Off'ta Vakıfbank’ı eleyebilecek bir başarıya imza atabilirken çok daha geniş bütçelerle kurulan yeni versiyon kadroları 2 yıl içerisinde sadece bir tane büyük maç kazanabildi. Bu tek galibiyetin alındığı Ekim 2009’daki 3-1’lik Vakıfbank maçından bu yana Fener, Eczacı ve Vakıf’la oynadığı 16 maçın tamamını kaybeden Galatasaray bu süreçte tamamı geçen sezon olmak üzere sadece 3 set kazanabilmiş. Bu yıl şu ana kadarki 8 karşılaşmada kazanılan set sayısıysa 0. Yani bütçesi büyüdükçe ligdeki rekabete etkisi daha da azalmış Galatasaray’ın.

Bu ahval ve şerait içerisinde Galatasaray’ın şu an deneyebileceği iki farklı yol var. Birincisi tepedeki üçlünün oyuncularına yönelik agresif bir transfer politikası izlemeye dayanan kısa vadeli sonuç operasyonu. Rakipler böyle bir şeye olur verse bile Galatasaray’ın bütçesi buna dayanabilir mi bilemiyorum tabi. Sözleşmesi biten oyunculara yönelmeleri gerekirdi ama sezon sonunda boşa en çok oyuncu çıkartacak Vakıfbank o kapıyı da çoktan kapadı. Sezon sonunda bonservis vermeden alınabilecek çok az oyuncu kaldı bu takımlarda ki o oyunculara istenen paraları vermek tek başına da yetmeyebilir. Şampiyonlar ligi'ne katılmayacak, önümüzdeki yıl şampiyonluk iddiası belirsiz bir takıma bulunduğu yeri bırakıp da gelecek oyuncu sayısı sınırlıdır.

Galatasaray’ın deneyebileceği diğer yolsa beklemeye dayalı sabır operasyonu olabilir. Şu anda ülkede pek çok hot prospect yerli oyuncu var. Bu oyuncuları hemen takıma toplasınlar demiyorum tabi ki zira böyle bir takımın yine ligdeki kodamanlara direnç gösterebilmesi mümkün değil. Bu oyuncular gelecek vaat etse de öyle haldır huldur kurtlar sofrasına atılıp hadi oynayın denebilecek bir olgunluğa sahip değiller. Bu yüzden o yaklaşım Galatasaray’ı kısa vadede çok daha kötü bir pozisyona sokar. Galatasaray yetiştirici bir takım olmadığından bu oyuncuların ilerlemesi de duracağı için uzun vadede de bir getirisi olmayabilir. Bunun yerine İller Bankası, Nilüfer gibi ligin yetiştirici rolündeki takımlarından sivrilen oyuncularla bir takım şartlar karşılığında uzun vadeli sözleşmeler yapıp bu oyuncuları yine o takımlarda birkaç yıllığına kiralık olarak bırakabilirler. Ancak bunu yapmak için de ciddi bir emek ve para yatırılması gerek zira bu oyuncular sivrildikçe yine tepedeki üçlü tarafından zaten benzer planlarla kendi organizasyonlarına bağlanacaklardır. Galatasaray bu tarz planın yanına mevcut kadrosunda büyük bir temizlik operasyonu yapıp, büyük takımların transferine gerek görmediği ancak ortalamanın üzerinde seyreden diğer yerli oyunculardan yeni bir takım oluşturulabilir. Artık heyecanı kalmamış, uzatmaları oynayan oyuncular yerine başarıya aç, motivasyonu yüksek oyunculardan oluşan bu tarz bir takım yabancı takviyelerle birkaç yıl içerisinde rekabette söz sahibi bir noktaya gelebilir.

Galatasaray’ın altyapı üzerinden gitme gibi bir hamlesinin başarıya ulaşacağınıysa sanmıyorum. Böyle bir yapı çok daha uzun vadeli bir bekleme gerektireceği gibi bu branşın önem sırasının çok altlarda olduğu bir ortamda başarıya ulaşmak için gereken zaman aralığını daha da uzatacaktır. Kaldı ki şu anda voleybola yönelen nesillerin ilk tercihi de şöhretleri nedeniyle ağır ablaların altyapıları oluyor. Ebeveynler de çocuğunun ileride a takıma çıkıp çıkmayacağına bakmaksızın sunulan şartlar nedeniyle tercihlerini diğer taraflardan yana kullanıyorlar. Yani Galatasaray politikasını altyapı temelli şekillendirse bile eline geçecek oyuncu havuzundan sonuç alma ihtimali pek yüksek değil.

Sonuç olarak Galatasaray seneye çok iyi yabancılar getirse de yerli kontenjanındaki büyük uçurumu kapatamadığı ve özellikle şubenin idari tarafında büyük bir mantalite devrimi gerçekleştiremediği sürece sezon içerisinde belki alacağı bir iki flaş sonuç dışında ligin figüranlarından biri olmaya devam edecektir.

Hiç yorum yok: