Yaklaşık 5 aya sığdırılan bir takvim sonrası ligin şampiyonu belki birkaç saat sonra en geç de Perşembe günü belli olmuş olacak. Daha ilk açıklandığı anda şaşkınlık uyandıran Play-off sistemi beklendiği gibi takımlardan birini en olmadık yerde vurdu. Bu vurulan takımın da tüm sezonu namağlup götüren Fenerbahçe olması durumu daha da ironikleştirdi. Seda'nın sakatlığı, Ze Roberto'nun akıl tutulmaları eşliğinde Fenerbahçe en büyük favorisi olduğu ligi tek maçta aldığı mağlubiyetle bir anda kapatıverdi. Sistemin saçmalıklarına değineceğim ancak Fenerbahçe yönetiminde ilgili kişilerin koca sezon susup şimdi Federasyon'a veryansın etmeleri günah çıkarmalarına yetmiyor.
Geçen yaza dönelim. Bu sistem planlandığı sırada sponsoruyla yolları ayıran, üstüne futboldaki kaosla sarsılan bir Fenerbahçe vardı. Bunlar bir nebze anlaşılabilir şeyler fakat koca kulüpte herkes sponsorla, başkanın davasıyla mesai harcamıyordu herhalde? Bu takımın bağlı olduğu bir şube var. Şubeden bir tane Allah'ın kulunun şu statüye dönüp iki kelam etmemesi, Federasyona ne yapıyorsunuz siz dememesi akıl alır gibi değil. O sırada sponsor peşinde koşmaları, takımın durumunun belirsizliği birer mazeret değil. Sezon açıldığında oyuncuları toplayıp her şey yoluna girecek, siz normal şekilde devam edin diyebilen, yabancıları kalmaya ikna edebilen birileri vardıysa bununla da ilgilenecek adam bulunurdu. O yüzden Dinçay'ın şimdi Federasyon'u eleştirmesinin samimiyeti daha da ötesinde kıymet-i harbiyesi yok. Federasyon'dan kimsenin Dinçay'ın sözlerini okuduğunu bile sanmıyorum.
Fenerbahçe sponsorunu bulup şubede işleri yoluna koyduktan sonra da statü zaten arada kaynadı. Şubedekiler o sırada çok meşguldüler durumu idrak edemediler diyelim ama aradan aylar geçmiş kimse oturup ya bu play-off sistemi nereye götürüyor bizi, biz ne yapabiliriz diye düşünmemiş mi merak ediyorum. Şimdi tam tarihi hatırlamıyorum ama Fenerbasket'e bir post atmıştım Ocak ayıydı sanırım. Bu sistem lideri tuzağa götürüyor, ligi lider bitirmeye kasmaktansa iki veya üçe oynamak takım için çok daha mantıklı olacak minvalinde bir şeyler yazmıştım. Fenerbahçe madem statüyü değiştiremiyordu o zaman kendisi için en makul yolu belirlemek yine takımın elindeydi. Etik olarak yanlış görünebilir ancak sistemin kendisinin yanında gayet masum kalırdı.
İşin teknik taktik tarafı da ayrı bir komedi. Seda'nın sakatlık geçirmediği tek bir sezon bile yokken onun yedeği olarak Yağmur'a güvenmek baştan bir strateji hatasıydı. Hadi bu hatayı bir kere yaptınız ve iş işten geçene kadar da fark edemediniz. Peki final maçında Ze ve teknik heyetin takımın 4 set boyunca sahada 5 kişi oynamasını öylece izlemesine ne bahane bulmalı bilemiyorum. Fenerbahçe her şeye rağmen maçı oradan döndürebilecek bir formulasyonu mevcut kadro içinden bulabilirdi. Yağmur'un etkisizliğini görerek Duygu'yu çapraza çekebilirlerdi. En azından blokta yine yüksek kalırdı takım. Daha önce defalarca smaçör oynamış Eda'yı 4 e çekip manşet aldırmadan oynatabilir, ortayı da İpek-Duygu'yla kapatabilirdiniz. Seda sakatlandığı anda zaten çaprazı tamamen gözden çıkarmış bir takım için alınamayacak riskler değildi bunlar. Sokolova yerine Tom'u sırf servis için oyuna alıp en azından orada bir ivme yakalamayı deneyebilirdiniz. Hadi bunların hiçbirini yapmadınız kaybedileceği daha 10. sayıda belli olmuş 4. sette pasör ve smaçörleri kenara alıp dinlendirmemesine ne demeli Ze'nin bilemiyorum. Yani denenebilecek çok şey vardı fakat Fenerbahçe'nin kenar yönetimi maçı çevirmek için hiçbir şey yapmadı. Artık toplu akıl tutulması mı yaşandı biterse bitsin rahatlığı mı vardı bilemiyorum. Normal bir Ze'nin bu maçta olay falan çıkarması gerekirdi ama herkesten daha rahat izledi maçı. Bunu da nasılsa CL'yi kazandık ne gerek var lige rahatlığına bağlıyorum. Muhtemelen 3 gün 3 gündür deyip Brezilya'ya erkenden gitmek istedi bilemeyiz ve hiçbir zaman da bilemeyeceğiz.
Federasyon'un Play-Off saçmalığına gelirsek. Lafı çok uzatmaya gerek yok. Bizimle aynı seviyedeki İtalya'ya bakmak bile yeterli. Bu adamlar araya bir de Dünya Kupası sıkıştırıp kupaydı, ligdi, Play-Off'tu hiçbir şeyin statüsünü değiştirmeden sezonu planladılar ve şu an 5 maç üzerinden final oynatıyorlar. Onların da takımları CEV'de son ana kadar vardı. Birebir aynı yoğunluk ama yapmak istedikten sonra yapılıyor demek ki. İlla saçma sapan şeyleri denemeye gerek yokmuş.
Bizim Federasyon ne yaptı peki. Hafta hafta program açıkladı sonra kendi açıkladığı programı son dakikada değiştirdi. Ortada bir plan program olmadığı o kadar belli ki 3 gün sonra Şampiyonlar Ligi'nde F4 oynayacak takıma yarın Türkiye Kupası'nda finalleri oynatalım mı diye soruyorlar. Federasyonun zaman yetmedi o yüzden böyle akıllara zarar bir sistem geliştirdik bahanesiyse safsatadan ibaret. İtalyanlar bunu yapabiliyorsa sen de yapabilirsin. Yapamıyorsan demek ki yetersiz adamlar o koltukları işgal ediyor.
Sezon içerisinde Gençler Ligi yüzünden ligi 2 hafta tatil eden Zimbabwe Voleybol Federasyonu değildi herhalde. Allahaşkına hangi spor branşında genç takımlar A takımların önüne geçiriliyor? 12 ayda o turnuvayı düzenleyecek başka zaman dilimi mi yok da tutup ligin tek günü bile önemli takviminden 2 hafta çalınıyor? Dahası gençler ligi için A takımların maçları niye duruyor? Salon mu yok, hakem mi yetmiyor? Bizi kaale alıp cevap veren olmayacak tabi ki ama bunlar kafa kurcalayan şeyler.
Geçen sene Türkiye Kupası'nı yangından mal kaçırır gibi tek maç üzerinden oynatan Federasyon bu yıl çeyrek finalleri çift maça çıkardı. Takvimin sıkışacağı ayan beyan ortadayken bu garip değişikliğin de bir izahı yok. Mayıs ayı gibi ne hoca ne yabancı oyuncuların olacağı, tüm takımların ununu eleyip eleğini astığı bir zaman diliminde turnuva yapmaya kalkışmak sonra kulüpler rest çekince de tehditler savurmak şaka gibi.
Federasyon 4-5 sene önce 4 takımla çift devre usulü bir sistem uyguluyordu. O sistem de denenebilirdi pekala. Hatta bu yıl finalin 3 maça uzayacağını varsaysaydık o sistem bundan daha kısa sürecekti. Ondan sonra da sanmıyorum ki bir kulüp çıkıp hakkımız yendi desin veya insanlar şampiyon olan takımı sorgulasın.
Tüm her şeyi bir kenara koysak dahi mevcut Play-Off sisteminin takvimle, zamansızlıkla bahane edilebilecek, akılla izanla savunulacak en ufak bir noktasını bulmak zor. Federasyon bu kaosu kendi eliyle oluşturdu. Voleybolun ülkede popülaritesi yok denecek kadar az. Seyirci baskısı diye bir şey yok haliyle. Eleştiri yapacak muhalefet veya basın diye bir şeyin de var olmadığı böyle bir ortamda Federasyon saçmalama hakkını sınırsızca kullandı. Burada x in hakkı yenmiş ya da y ninki bunlar sadece detay. Federasyon açısından değişen bir şey yok. Zira lig, kupa kısacası kulüplerle ilgili her şey tamamiyle milli takıma odaklanmış Federasyon için yalnızca bir angaryadan ibaret. Karabıyık elinden gelse ligi hiç oynatmayıp oyuncuları 12 ay milli takım kampına alacak derecede umursamaz bir tavır içinde kulüplere karşı. Voleybolda tekeri döndüren, bütün hamallığını çeken kulüpler de kendi ufak hesaplarının peşinde koşmak yerine resmin tamamında nasıl sömürüldüklerinin farkına varıp ortak bir tavır gösterene dek de bu saltanat ve çiftlik düzeni devam eder.